Tuzla’da karlı, buzlu bir deneyim

admin

Yine sınırları zorladığımız bir hafta sonu… Buz gibi bir havada yola düşüyoruz. Üstelik karlı buzlu sulara girmek için. İçimde bir bilinmezlik hâkim çünkü soğuğa dayanma gücüm pek az, bu nedenle başıma gelecekler için endişeliyim. Ekstrem spor dendikçe çıtamı hep bir üste yükseltiyorum ve bunun nerede son bulacağına dair içimde bir merak var…

İstanbul’a çok da uzak olmayan, normalde günübirlik geçtiğimiz Tuzla Kanyonu, Adapazarı Tuzla Köyü’nde. Bu sefer bir gün önce çıkıyoruz yola. Biraz keşif yapmak istiyoruz çünkü. Öğleden sonra vardığımız Tuzla Köyü’nde kısa bir mola veriyor ve kanyona bakıyoruz. Gerçekten köyün kendine ait bir kanyonu var, ne kadar şanslılar.
Sonra köyden çıkıp yola devam ediyoruz. Yükseklere tırmandıkça hava daha da soğumaya başlıyor. Yer yer kar var. Gide gide Karagöl’e kadar varıyoruz. Bulutların aksi göle vuruyor, masalsı bir manzara. İnsan kendini kaybediyor. Çocuk gibi hoplayıp zıplayası geliyor. Anlamsız bir neşe doluyor içine. Yüze vuran keskin soğuk, etraftaki karlar ve bu soğukta kamp yapan tek tük kampçılar. ‘Deli olmalılar’ diye geçiriyorum içimden, ardından da yazın gelip kamp yapmanın da çok keyifli olacağını düşünüyorum… ‘Karavanımı aldığımda gelinecek bir yer daha’ diyerek kaydediyorum hafızama. Burada uyanmak, ocakta kaynayan çayımın buharı, kızarmış ekmek kokuları… Hepsi bir bir geliyor gözümün önüne.

Muhtarlık kahvesinde kaldık

Gölün etrafını arabayla dört döndükten ve güzelce keşfettikten sonra dönüşe geçiyoruz. Hava kararmadan köye yeniden varmalıyız çünkü yollar buzlu. Kaya kaya çıkmıştık ama bunu akşam karanlığında tecrübe etmeye kimsenin hevesi yok. Yolların manzarası da gündüz görülmeyi hak ediyor doğrusu. Yolda kısa bir odun, kozalak toplama molası da veriyoruz. Akşamı muhtarlığın kahvesinde geçireceğiz ve sobaya bol bol odun atmak gerekecek. Hatta bizi neyin beklediğini bilmediğimiz buz gibi kanyondan çıktıktan sonra da iyice ısınmamız gerekebilir.

Yazın durgun olan su kışın çağlıyor.

Akşam vakti muhtarlığın kahvesinde uyku tulumlarımıza girip mis gibi uyuyoruz. Sabahın erken saatlerinde grubun geri kalanı da geliyor. Sobanın üstünde kaynayan çayın kokusu harika. Başlıyor hummalı bir giyinip kuşanma vakti. Daha önce hiç kanyona girmemiş arkadaşlar da var aramızda. Böyle ekstrem bir deneyimden başlayacak olmaları şans mı şanssızlık mı? Deneyimsiz arkadaşları köyün içindeki kayalıktan birkaç kez ipten indirerek çalıştırıyoruz. Onları seyrederken kahvaltımı ediyorum. Haydi bakalım, şimdi kanyona!
Karlı, buzlu köy yollarından yürüyerek çok uzak olmayan kanyon girişine varıyoruz. Sarkıt buzları görmemle gözlerim faltaşı gibi açılıyor. Bir hayli soğuk sular bizi bekliyor. Aramızda tecrübeli denecek çok az kişi var. Buna rağmen dönmekten ziyade ilerlemek için hepimiz çok hevesliyiz.

Finaldeki çıkış çok dik.

Kanyonda ipli iniş yapmamız gerekiyor. Su soğuk ve yüksek. Islandıktan sonra soğuğu hissetmediğimi fark ediyorum. Bu adrenalinden mi; iki kat giydiğim neopren çoraptan mı; yoksa devamlı hareket halinde olmamızdan mı bilmiyorum. Tecrübesiz arkadaşların güvenli bir şekilde kanyonu geçmelerine yardımcı olmamız gerekiyor. Üşüdükçe şarkılar söylüyoruz. Arada horon oynuyoruz. Şaka maka tam 4 saat buz gibi bir suyun içinde kalıyoruz. Yer yer karlı kanyonun manzarası çok güzel. Daha önce böyle bir deneyim yaşamadım. Çok da uzun olmayan kanyonu bitirdiğimizde çok dik bir yokuşu tırmanmamız gerekiyor. Kanyonu geçmekten daha zor olduğunu itiraf etmeliyim. Kanyonun çıkış noktası da muhtarlığın kahvesi.

Bahar (sol başta) ve İstanbul Kanyon ve Doğa Sporları Kulübü kanyoncuları.

Yakında bir kaplıca da var

Çocuklar gibi cıvıl cıvıl kendimizi sıcak sobanın yanına atıyoruz. Giyinip ısındıkça aslında ne kadar soğuk olduğunu ve ne kadar ‘donduğumu’ fark ediyorum. Yine de gözüm dışarıda olduğu için tam olarak ısınmadan
çıkıyorum, amacım kanyona giderken gördüğüm kuşburnu meyvelerini toplamak. Üşüsem de bol bol topluyorum. Dönüş yolunda vakti olanlar yakınlardaki kaplıcaya da uğrayabilir. Kaplıca, Taraklı’ya bağlı Hacıyakup Paşalar Köyü’nde. Bizans döneminden kalma kil hamamı kaplıcaların Sağlık Bakanlığı’nca belirlenmiş tedavi edici hastalıkları arasında kas-iskelet ve spor yaralanmaları var. Ayrıca serebral palsi gibi hastalıklarda rehabilitasyon için de öneriliyormuş. Biz vakitsizlikten bunu es geçtik ve şehre döndük.

Ekip köyde eğlenceli vakit geçirdi.

Neden kışın girilmeli?

Yazıyı okurken “Derdiniz ne? Bu kanyona sıcak bir havada gidip neden tadını çıkarmıyorsunuz” diye sorabilirsiniz. Sıcak havalarda Tuzla Kanyonu’nda su çok azalıyor ve dibi bataklık gibi çamurla doluyor. Suyu iyice azalan kanyon bu nedenle yazın çok kötü kokuyor. Tuzla Kanyonu’nun tadı kışın çıkıyor diyen tecrübeli kanyoncuların önerisiyle yola düştük. Hakikaten çok değişik bir deneyimdi ve bunu kaçırmadığım için kendimi çok şanslı hissettim.

Yorum yapın